16 Ekim 2009 Cuma

Avcılık Hikayeleri - 2

İstek Üzerine:
Önceki yazımda sizlere Ali dayımdan bahsetmiştim. İşte bu Ali dayım; yine günlerden bir gün düştü çalıştığımız mekâna. Unutmadan söyleyeyim Ali dayım asla motorlu vasıtalara binmezdi. Can yoldaşı, kader arkadaşı bir eşeği vardı. Her yere onunla gidip gelirdi. Eşeğinin on taneden fazla ismi vardı. Köyde iken Mestan diye çağırır, kasabaya indiğinde ise çeşitli isimlerle çağırırdı. Sürmeli, Napolyon, (Tommiks’in atı) yağmur (Karaoğlan’ın atı) gibi. Ali dayıma sorarsanız onun eşeğini geçecek at yoktu köyünde. Siz onu bir de eşeğinin üzerinde görseydiniz sanırdınız ki Cengiz Han geliyor.

Ali dayım:
—Evlat kurtar bakalım babandan iki çayda içelim seninle, diyerek başladı söze.

Anladım iki avcılık hikâyesiyle ödeştirecek kafasınca. Aslında biz ona asla çay parası sormazdık. Misafir olduğunu hissettirmeye çalışıyordu. Zaten altı aydan altı aya gelir giderdi.

—Lütfüm, böyle bir yaz sonu idi sonbahar gelmiş istediğimiz şekilde para kazanamamıştık. Köy meydanındaki kahvede kara, kara düşünürken Teyfiğin Ahmet geldi. Deyyusun gidisi İtalya’da bir sirkte çalışıyormuş. Patronun da av merakı varmış; onu Toroslara götürecekmiş, teke avına çıkacaklarmış. Ya! Bak sen Kara Ahmet’e “Seni de götürem iyi atıcısındır diye” dalgasını geçiyor bizle. O an aklımda bir fikir çaktı ki kıvılcımını gördüm sanırsın. Bu Ahmet denilen dürzü para dedin mi çakal gibi olur namıssız. Ülen Ahmet sen gel yorulma Toroslara kadar senin şu patrona burada vurduralım şu tekeyi dediydim ki Ahmet gülmekten kırıldı. “Sen iyi atıcısın be Ali dayı, ne gezer burada dağ tekesi.” Biliyom be Ahmedim Biliyom. Şu senin patron kaç para veriyor bu tekeyi vurmaya dediydim ki; Ahmet’in gözleri fırlaya yazdı. “On bin dolar ne olacak ki?” Heeç işte kör Rahim’in Sarı teke de eder mi o parayı, diye düşünüyom dedim. Kurnaz Çakal nasıl da uyandı işe. “Ali dayı kıvırabilecek miyiz?” Sen patronunu ayarla gerisi bana ait dedim. Söyle ona Toroslara gitmeye gerek yok, aynı tekelerden burada da var masrafa gerek yok dedim. İtalyan işi ucuza kapatacak ya, hemen Ahmet’e on bin papeli indiriyor. Gerisi bana kaldı tabi ki. Sabah erkenden doğru Kör Rahim’in ağıla; süzülürsün ağıldan içeri. Sarı teke de, teke yani. Biraz ufarak ama Toroslardakileri aratmaz. Tekeye biraz kuru bakla tattırdım peşimden nasılda geliyor gidinin tekesi. Ben önde teke arkada çıktık kel tepeye. Saldım tekeyi tepenin üstüne, bende yattım arka yamaca bekliyorum ateş etmelerini. Az zaman geçti tık yok. Tepenin yan yamacından baktım aşağıda derenin içinde mevzilenmişler. Ülen bunlar niye ateş etmiyolar demeye kalmadı, İtalyan ateşledi silahını ama nafile, mesafe uzak, İtalyan nişancı değil, teke desen Kör Rahim ile yaşıt o mesafeden düşmez o kart teke. Allahtan yanımda getirmişim benim mavzeri (Mavzer dediği tek kırma av tüfeği) bir böğürtü kopardı teke, aldı yolu doğru ağıla gidiyor. Nişan alıp bir çakarsın; tepe üstü çakıldı. Derhal orayı terk etmek gerekiyordu. Teke Garanti bir çeki çeker. (bir çeki= 100 kilo) omuzlarsın hayvanı doğru yanlarına en az 500 metre mesafe var. Tekeyi İtalyan’ın ayaklarının dibine yıktım. Acele ile derisini yüzüp parçaladık, yanında getirdiği buzluklara doldurduk. Pek mutlu oldu İtalyan, masrafsız bir av yaptığına. Ahmet’e bir şeyler söylüyordu Ahmet’in rengi attı canı sıkıldı besbelliydi. “Ali dayı, bu herif bu hayvanın vurma izin kâğıdını istiyor, yandık” dedi. Kolay ülen çakal Ahmet sen şimdi patronunu al git akşama sertifikanız hazır dedim. Onlardan ayrılıp doğru köye geldim. Gidersin kasap Bayram’a alırsın 80 kiloluk bir et faturası Sabah doğru Ahmet’e al ülen çakal, avlanma sertifikanız diyerek attım önüne. Aldım beş bin gayme doları deyyus dan.Üç kış yedim o parayı, içinden kör Rahim’e bile üç yüz gayme verdim hakkı geçmesin diye.Beş ay sonra Ahmet döndü İtalya’dan. Patronu evinin bahçesinde parti vermiş. Izgaralar yakılmış vurduğu tekenin etini ikram edecek ya! Aslında yaban tekesinin eti gevrek olur. Bizim tekenin etler ızgaraya konulunca bir ekşi koku sarmış etrafı. Etler pişmez, bıçak kesmez, kimse bir yudum yemeden sirkin aslanlarına gitmiş sarı teke.

İşte böyle biriydi benim Ali dayım, Avcılık ve Atıcılıkta üstüne yoktu.

(31 Ekim 2008)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder