16 Ekim 2009 Cuma

Nasıl Anlayacaksın Şimdi?

Piri Mehmet Paşa Camiine çarşı kapısından girdiğinizde, solunuzdaki küçük odayı hemen fark edeceksiniz. Eski Müftülük odası bu. Bu oda, tüm seçimlerde seçmen sandık odası olarak da kullanılmaktadır. Çok gariptir ki bu sandığın oy dağılımı hep Türkiye genelini vermiştir. Öyle ki 1982 Anayasası referandumunun Türkiye genelindeki oy oranı ile birebir aynı çıkmış idi.
Seçim sabahları, bazı meraklı vatandaşlarımız gelir, bu sandık odalarının karşısına dikilirler; kim girer, kim çıkar, yüzlerinizden, hareketlerinizden ne yaptığınızı anlamaya çalışırlar. Adamın gözünün içine bakarlar. Bu bakışlarla sizi rahatsız etmeye çalışırlar. Karagözlüklerinin ardından bakar, gözlerini kaçırmanı bekler, suçluluk duygusu duymanı ister. İşine öyle gelir, çünkü o kendi kendini önemser. Korkutarak, adam yerine konmayı bekler. Kara gözlüklü adam.

1982 Anayasasına evet ya da hayır diyeceğiz. İşte bu Müftülük odasında da oy kullanacağız. Odanın ortasında bir paravan, dört bir yanı açık. Köşelerde en az on santim boşluk. Ben boşluktan dışarı bakıyorum; karagözlüklü adam dışarıdan bana bakıyor.
Önümde evet ve hayır pusulaları, elimi uzatıp bekliyorum. Karagözlüklü adam ayak parmaklarının üzerinde yükseliyor. Yok, aslında beni çok iyi biliyor ama “ biliyordum, biliyordum” deyip teyit edecek bilgisini, bizim kurnaz. Elimi biraz daha ileri götürüyorum.
İyiden iyiye meraklanıyor, paravanın açık köşesine biraz daha yaklaşıyor. Ben içerden soluk alışlarını duyuyorum ve gülmemek için kendimi zor tutuyorum. Pabuç kadar burnu aralıktan içeri ha girdi, ha girecek. Göz göze geldik, adam kitlendi bana öylece bakıyor. Elime yavaşçacık hayır oyunu aldım, uzattım beyefendiye doğru. 15 santim ya var ya yok aralarında.
Sonra yavaşça zarfın içine bıraktım.
“Allah” diye bir ses geldi. “Şerefsizler” diye inledi ortalık. Heyecanına yenilmişti. Kendini de belli etmişti. Bir sandalyeye oturtmuşlar, kara gözlüklerini de kucağına koymuşlar pörtlemiş gözlerinle bana bakıyordu. Tansiyonu yükselmiş, “Saygılar” deyip geçip gittim önünden, hâlâ bağırınıyordu ardımdan.

CHP kendi devrimlerine karşı, karşı devrimler hazırlıyor. Türbana hoşgörü, çarşafa rozet, sarığa davetiye çıkarıyor.

Basından: (25.11.2008 tarihli gazeteler)
“İnsanların kılık kıyafeti ile uğraşmayın, giysileri siyasete alet etmeyin” diyor.
Kim diyor?
Sayın Deniz Baykal.
Ne zaman diyor?
25 Kasım 2008
Türk kadını çarşafı atacak ve modern kadın elbiseleri giyerek modern Türkiye’nin öncüsü olacaktır.
Kim diyor?
Mustafa Kemal ATATÜRK
Ne zaman diyor?
25 Kasım 1925
Nereden mi biliyorum?
Tarihinden biliyorum, 25 Kasım benim doğum günüm.

Haydi, bütün bunları bir tarafa bırakalım; ya o kara gözlüklü adamları da mı düşünmüyorsunuz? Nasıl anlayacaklar; kim, ne tarafa atacak oyunu? Kim, kimin taraftarı?
Gel de ayır bakalım, bu çarşaflılardan hangisi kime atar oyunu?
Yakında CHP tespihleri satılmaya başlanırsa camii avlularında şaşırmayın, ya da altı oklu seccadeler moda olur bakarsınız.

(1 Aralık 2008)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder