Hikâye bu ya! Adam işsizdir, parasızdır ve de açtır. Kapı kapı dolaşıp iş aramaktadır. Zarla, zorla çiftliğin birinde çobanlık işi bulur.
Bir gün koyunları otlatırken “Dur şunları bir sayayım” diyor. O da ne? Bir tane eksik değil mi? O gün söylemez patronuna. Ertesi gün aynı şekilde bir kere daha sayar, bir koyun daha eksilmiştir. Panik içinde koşar, gider patronuna anlatır durumu. Adam umursamaz “Olur böyle şeyler. Aylığından azar azar keseriz, ödersin canım” deyince, bizim çobanı bir telaş alır. Ertesi gün sürüyü meraya çıkarmaz, ağılda bakar. Gece olunca da bir ağacın tepesine çıkarak sürüsünü gözlemeye başlar. İçinden hep bir hırsız yakalamayı hesap etmektedir. Gece yarısında bir çıtırtı duyar. Sesin geldiği yere dikkat kesilir. Çitin arasından bir koyun dışarı çıkmış, ıssız ovada yol almaktadır. Takip etmeye başlar koyununu. az sonra bir mağaranın önüne ulaşırlar ve koyun mağaradan içeri girer, çobanda koşarak mağaranın önüne gelir ve de ne görsün içeride? Beli kırık, dişi dökük bir kurt yatmaktadır. Koyun da doğru gider kurdun önüne yatar. Beli kırık dişi dökük kurt koyunu oracıkta boğazlar ve yer.
Çoban, gece yarısı koşarak kendi evine gelir. Karısı “Ne oldu bey” diye merakla sorar. “Hemen ocağı yak. Benim döşeği de ocağın yanına ser, demliği de ateşin üstüne koy. Ben artık işe gitmeyeceğim burada yatacağım. O Rabbim ki beli kırık bir kurdun kısmetini ayağına kadar gitmesini sağlıyorsa benim de kısmetimi de getirecektir” deyip yatağına girer. Çobanın karısı biraz korkmuş, biraz üzgün, biraz da kızgındır. Aradan bir hafta geçer kadın kocansın karşısına dikilir ve elindeki çapayı göstererek: “Evde yiyecek bir şey kalmadı, ben tarlaya çalışmaya gidiyorum” diye çıkışır çobana. Çoban yatağın içinden seslenir: “Kısmetim ayağıma gelecek, göreceksiniz”.
Kadıncağızın tarlada geçen ikinci gününde, çapa yaparken çapasına ağır bir cisim takılır. Eğilir bakar ki bir küp, küpün ağzını açar ki ne görsün? içi altın dolu! hemen olduğu yere gömer. Akşam eve gelince kocasına anlatır ve “Hadi gidip alalım” deyince, çoban ne söylesin beğenirsiniz? “Olmaz kısmetim benim ayağıma gelecek”. Kadın yalvarır, yakarır, “Yapma bey, etme bey… Bak geldi, kalk alalım ne olursun”. Yok, çoban laf anlamaz! Karısına döner ve “Git, bana arkadaşım Ali’yi çağır”.
Ali gelir ve Ali’ye durumu anlatırlar. Sabah erkenden kadınla Ali gidip küpü alacaklardır. Lakin arkadaşı Ali, plana uymaz ve de dostluğa sığmaz bir plan yaparak geceden gidip küpün başına çöker. Ali küpün kapağını açar; açar ama bir anda yüzlerce arı fırlar küpten dışarı, Ali’nin yüzünü, gözünü şişirirler. Ali çok kızar, “Bana tuzak hazırladınız ha” diyerek küpün kapağını kapatıp hızla çobanın evinin yolunu tutar. Çobanın evine gelen Ali, evin çatısına çıkarak çobanın yattığı odanın bacasına gelir ve “Alın size altın nasıl oluyormuş” diyerek küpü bacadan içeri fırlatır. Odanın içinde bir şangırtı kopar. altınlar çobanın ayaklarına saçılmaz mı? Çoban yattığı yerden fırlar, sevinçle bağırarak “Sana ne demiştim hanım, sana ne demiştim? Hasta kurda kısmetini gönderen Rabbim, bak benim de kısmetimi ayağıma döktü şükürler olsun” diyerek başlamış sevinçten oynamaya.
Eskilerin bir sözü vardır: İnsanlar yeryüzünde hep plan yaparmış, Allah da bunlara yukarıdan bakıp gülermiş.
Kalın sağlıcakla.
(11 Haziran 2008)
16 Ekim 2009 Cuma
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder